top of page
Search
  • Writer's pictureAzade Apa Triolet

Heidi mi Clara mı?

Belki ilk yazımın dün, yani 8 Mart Dünya Kadınlar Gününde olmasının bir anlamı vardır, kim bilir. Kadın haklarından dem vurduğumuz bugünlerde, bu haklardan en kolay vazgeçen yine kadınların kendisi oluyor çoğu zaman. Bunu neye dayanarak mi söylüyorum? Yaşadıklarıma. Şimdi bu hikayede bir insanın başından geçenleri paylaşıyoruz ya, işte tam burada aynı zamanda başka insanların buna nasıl tepki verdiğini de konuşabiliriz. Mesela ekonomik ve psikolojik şiddet mağduru bir kız olarak, başka kadınlardan anneme de verilen tavsiyeleri duydum. Aman içkisi sigarası var mı? Kumarı var mı, dövüyor mu? Yok (burada sigarayı ayırıyorum, o var, hem de tütün efendi gibi ve sizin çocuk olup olmamanız veya rahatsız olmanız farketmez) neyse, yok, eee tamam o zaman daha ne istiyorsunuz. Arkadaşım bu mudur yani, hakkını savunabilmek için illa öldürülecek noktaya mı gelmen gerekiyor, benden söylemesi, ondan sonra çok geç zaten. Bunu söyleyen, bu aklı veren genelde hep okumuş, avukat olmuş veya benzeri işlerde çalışan diğer kadınlar... Bence bu çok üzücü ama bu noktaya hikayelerden sonra değineceğim.

Gelelim Heidi mı Clara mı yoksa düpedüz Cinderella mı hikayesine.. Varlık içinde yokluk çekmek nedir biz Cinderella'dan daha iyi biliriz evelallah.

Bir sonbahar günü, babam çocuğu ve karısı için gündüzleri taksiye çıkıyor, akşamları pavyona gidiyor, buradan kazandıklarıyla beni okutuyor, annem de fırına bir kap yemek koyabiliyor hikayesi olsaydı ne kadar da klişe olurdu değil mi, neyse ki, teşekkürlerimi ayrı sunarım, bizim ki çok farklı bir hikaye.

Bir zenginlik düşünün çünkü asıl zenginlik budur, hayatınız boyunca hiç çalışmak zorunda, kalkıp bir sabah işe gitmek zorunda olmadığınız. Herhalde sabah 8 veya 9 sularında uyandığınız gün sayısı bütün hayatınızda toplasanız 3-5 aydan fazla değildir. Hobilerinizden başka birşeyle ilgilenmediğiniz, bir işi başarmadığınız, kimseye hesap vermediğiniz, asla sorumluluk altına girmediğiniz ve fazlası, yani ben bu listeyi 5 sayfa yazarım ama yavaş yavaş. Glikoz yüklemesi olmasın. Bu hikayede sürekli parası olmayan, onlara geldi mi hiç mi hiç parası yetmeyen, telefonun falan bize 2. Elinden fazlası oldu mu kıyamet kopan, bilgisayarı, çantası vs dendi mi zaten dünyanın sonu birileri var. Entegre etmek zor ama burada Cinderella hikayesi olaya bağlanıyor, ev güzel ama siz sahibi olmanıza rağmen içinde hizmetçisiniz. Onu geçtik dışarıya da Heidi'nin Clarası çünkü naif, tatlı, iyi okuyan, düzgün giyinen, laf dinleyen kız. Nasıl bir karmaşa nasıl bir ayranı yok içmeye tahtırevanla gider .... gibi durumu.

Ben uzun seneler bir sürü etkinlikten yasaklanmış bir genç kızlık yaşadım diyelim. Erkek egosu herhalde, üniversiteye kadar küpe takmam, saçımı spora giderken açık bırakmam, oje sürmem, dışarı çıkmam, okul gezisine gitmem vs vs yasak olarak geçirdim ta ki "Eeeee yeter be" diyene kadar..



Burada sanmayın ki bu anlatılanlar okumamış, hayatın fırsatları elinden aldığı, imkanı olmamış, cahil veya görgüsüz biri tarafından yapılıyor, tam da Clara, tam da tersi. Demek yukarıda bahsettiğim aman sabret şekerim diyen okumuş kadınlar kadar, hatta hepsinden daha eğitimli ve güya görgülü bir ana kahramandan bahsediyoruz. Neyse..

Okul; özel okula gittim ben, büyükbabamın finanse ettiği, annem ve anneannemin günlük ihtiyaçlarımı oldukça karşıladıkları şartlarda, yani şu okul mevzusunu da kimse üzerine alınmasın ben yaptım diye. Bu sırada da ata biniyorum ama bir sonraki hikayede çünkü böyle söyleyince havalı duruyor.

Yani kısaca dışarıdan bakan bilinçsiz insanların ay şekerim İstanbul'un en iyi yerlerinden birinde oturuyor, Bağdat Caddesi'nde özel okula gidiyor, haftasonları ata biniyor, bunlar daha ne istiyor diye hadsizce yorum yapacakları, kapalı kapıların arkasını asla bilmeyecekleri, üzerine 10 kitap yazılacak ama enazindan kurgusu farklı bu olaylar zincirine bir kez daha hoş geldiniz. Dışarıdan Clara içeriden Heidi, Cinderella'dan daha Cinderella bir gerçek hayat hikayesi.

Şimdi kısa bir fıkray ile bitireceğim, lisede dizüstü bilgisayar sahibi olmak istedim. Babam bana bunu zaten almazdı, onu biliyoruz ama nedense alana da kızma, ben istediğim birseye sahip olursam asabileşme hatta eğer başkası bana iyi birsey yaptıysa saldırganlaşma belirtileri vardı. Bu nedenle eğer aileden başka biri bana aman ha bilgisayar, telefon alırsa biz bunu söyleyemezdik. İlk diz üstü bilgisayarım yıllarını tepsi olarak geçirdi, uzun zaman sonra, ben artik değiştirmeye karar verince ve olayın dram kısmı bitince o tepsi yüzsüzce bilgisayar olarak kullanılmaya başlandı, hem de kim tarafından? Ben değil.. Fıkra bu kadar. Bir sonraki hikayede görüşmek üzere.

25 views0 comments

Recent Posts

See All

Comments


bottom of page